Obezite ya da halk arasında bilinen adıyla şişmanlık, vücutta depolanan yağ miktarının artması ile tanımlanır. Gerek oluşum nedenleri, gerekse oluşturduğu komplikasyonlar ve zemin hazırladığı hastalıklar nedeniyle yüzyılın en önemli sağlık sorunlarından biridir. Oluştuktan sonra tam olarak iyileşmesi uzun zaman alan bir süreç olup, sıklıkla görülen geri ağırlık kazanımı ise hızlıdır.
Obezite, enerji alımı ile enerji harcaması arasındaki dengenin bozulması nedeniyle vücut ağırlığının değişmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Vücut yağ kitlesi, yağsız kitleye (kas) oranla aşırı miktarda artmakta, bu durum kardiyo vasküler hastalıklar, hipertansiyon, diabetes mellitus gibi birçok sağlık sorunu için risk oluşturması açısından önemlidir.
Ancak günümüzde bu sağlık riskleri genellikle ikincil planda kalmakta, fiziki görünüş ve ince yapıların aktüel olması, zayıf ve ince kalma ile ilgili verilen mücadeleler konunun asıl önemli olan sağlık boyutunu dikkatlerden kaçırmakta ve estetik görünüm kaygıları daha ön plana çıkmaktadır.
Klinik olarak obeziteyi tanımlamak için, kilonun boyun metre cinsinden karesine (kg/m²) bölünmesi ile elde edilen Beden Kitle İndeksi (BKİ) kullanılır. Buna göre erişkinlerde BKİ 25’in üzerinde olan kişiler aşırı kilolu, 30’un üzerinde olanlar obez, 40’ın üzerinde olanlar ise ileri derecede obez olarak tanımlanır. Bunun yanı sıra bel/kalça oranı da obeziteyi tanımlayan bir başka kriterdir. Sağlıklı vücut ağırlığı için, bel/kalça oranı bayanlarda 0.8, erkeklerde ise 0.95’in altında olmalıdır.
Obezitenin gelişmiş ülkelerde düşük sosyo ekonomik düzeylerde, gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek sosyo ekonomik düzeye sahip kesimlerde daha sık görüldüğü bilinen bir gerçektir. Bir başka gerçek ise eğer her iki ebeveyn obez ise çocuğun obez olma olasılığı %80, ebeveynlerden biri obez ise oran %50, iki ebeveyn de obez değilse oran %9’dur. Burada genetik bir miras söz konusudur.
Obezite tedavisinde günlük enerji alımının kısıtlanması en uygun yöntemlerden birisidir. Ancak bu amaçla kontrolsüz olarak kullanılan ve kısa sürede hızlı kilo kaybını hedefleyen çok düşük kalorili diyetler ile bilimsel geçerliliği olmayan diğer diyetlerin ciddi komplikasyonlara neden olacağı unutulmamalıdır.
Tedavide bireyin yanlış beslenme alışkanlıkları düzeltilerek bireye özgü düzenlenmiş diyet programı egzersizle desteklenmelidir. Ancak, obeziteyi oluşturan gerçek nedenin tam olarak saptanması önemlidir. Gerek oluşumunu etkileyen psikolojik sorunların, gerekse yanlış alışkanlıkların düzeltilmesine yönelik psikoterapi, diyet tedavisinin başarısını artırmaktadır. Bu nedenle etkili bir tedavi için hekim, diyetisyen, psikolog ve egzersiz fizyolojistinden oluşan bir ekibe ihtiyaç olduğu göz ardı edilmemelidir.
Hatalı zayıflama diyetlerinden uzak durulması bir başka kritik noktadır. Hatalı zayıflama diyetleri nedir?
- Kişiye özgü olmayan diyetler(gazete, dergi vb. yayınlanan)
- Kısa sürede hızlı kilo kaybı vaat eden “sihirli-şok” diyetler
- Yeterli dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmayıp özel ürünleri öneren diyetler
- Zayıflattığı öne sürülen ve pek çok yan etkisi bulunan ilaçlar
- Gerçek kilo kaybı yerine sadece su kaybına neden olan diüretik ilaçlar
- Diyetisyenler dışındaki kişilerin önerdiği diyetler.
Obezitenin tekrar ortaya çıkma potansiyeline sahip, uzun süreli tedaviye ihtiyaç duyan riskli bir durum olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle zayıflama programı bireye özgü, bireyin benimseyip, yaşam tarzı haline getirerek uygulayabileceği özellikte oluşturulmalıdır. Unutmayın ki yaşamınız boyunca sağlıklı vücut ağırlığınızı korumak, oluşabilecek birçok hastalık riskinin azaltılması sonucu sağlığınızın korunmasına yardımcı olacaktır.
Dr. Ayhan DAĞ