Ana Sayfa » Komşuköy Kurucu Ortakları Özden Akyıldız (THM 2003) ve Oğulcan Atay (BIM 2002)

Komşuköy Kurucu Ortakları Özden Akyıldız (THM 2003) ve Oğulcan Atay (BIM 2002)

Oğulcan Atay (İşletme Bilgi Yönetimi 2002) ve Özden Akyıldız (Turizm ve Otel İşletmeciliği 2003) ile İstanbul’da kurdukları doğal tarım platformu Komşuköy’ü konuştuk.

– Özden Akyıldız LinkedIn Profili

– Oğulcan Atay LinkedIn Profili

 

Komşuköy fikri ne zaman doğdu ve nasıl ilerledi?

Özden: Komşuköy’ün temellerini yaklaşık 12 yıl önce attık. Şehirlerin içinde veya yakınında, düşük karbon ayak izi olan, kimyasal kullanılmayan, sağlıklı ürünler yetiştirme ana fikriyle yola çıktık. Konseptimizi benimsetmek ve ilk etapta hızlıca yaymak için bir yazılımla bütünleştirdik. Komşuköy’de üyelerimiz ilk zamanlar internet üzerinden bir oyun ekranı ara yüzüyle kendi yetiştirdikleri ürünleri hasat ediyordu; biz de aynı gün ürünleri onlara ulaştırıyorduk. Kullanıcılar çevrimiçi kameralardan tarlalarını izleyebiliyor, istedikleri zaman tarlaya gelerek çalışmalara katılıyor, eğitim alabiliyordu. Üyelerimiz bugün de Komşuköy’e gelip çalışmaların parçası olabiliyor, tarım atölyelerine katılabiliyor, sosyal alanımızda tabiatla iç içe bir günün keyfini çıkarabiliyor.

Oğulcan: Sağlıklı beslenmenin lüks olmadığına ve buna herkesin hakkı olduğuna, gıda üretiminin çevreye zarar vermeyecek bir geleceği olması gerektiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda sürdürülebilir ve doğaya uyumlu üretim sistemleri ile ideal bir ekosistem oluşturmayı hedefledik.

 

Faaliyet alanlarınızı anlatabilir misiniz?

Oğulcan: Komşuköy’de hem bireysel müşterilere hem de kurumsal firmalara tarımsal üretim hizmetleri sağlıyor, aynı zamanda tarım teknolojilerini entegre sistemlere dönüştürerek dünya çapında araştırma-geliştirme faaliyetleri sürdürüyoruz. Son kullanıcılara kendi ürünlerini yetiştirme ve süreçleri deneyimleme olanağı tanıyoruz. Kurumlara tarım üretimi konusunda danışmanlık ve destek veriyoruz. Çatılarda ve kapalı alanlarda tarım yapılması, açık tarım sahalarında ve güneş enerjisi santralleri gibi birçok başlık altında üretim, ar-ge ve eğitim hizmetlerimiz var.

Özden: Ayrıca Türkiye’de ilk agrivoltaik tarım uygulamasını Enerjisa Üretim iş birliğiyle hayata geçirdik. Agrivoltaik tarım, aynı birim metrekarede hem enerji hem tarım üretiminin yapılabilmesi anlamına geliyor. Bu alandaki ar-ge çalışmalarımızla ileri teknoloji sistemlerin entegrasyonunu gerçekleştirerek ülkemizin ve dünyanın çeşitli noktalarında sağlıklı ve verimli tarımsal üretim sahaları kurmaktayız. Sadece ülkemizde değil, dünya genelinde de hizmet ihracatı yapıyoruz.

 

Komşuköy’ü gerçek bir tarım deneyimi olarak niteleyebilir miyiz?

Özden: Fikrimizin en önemli yapı taşlarından biri, şehirde yaşayan insanları üretimle buluşturmak ve yeri geldiğinde aktif rol alarak üretimin bir parçası olmalarını sağlamaktı. Konseptimizi daha da ileriye taşıyarak kişilerin kendi evlerinin bahçelerinde veya arazilerinde, kendilerine özel bir planlamayla, tek kişinin bile kolaylıkla idare edebileceği tarımsal üretim sistemlerini kuruyoruz. Sonrasında dilerlerse yıl boyunca yönetim desteği verip ekecekleri fidelerin sağlanmasında yol gösteriyoruz. Bireylerin üretime katılmasıyla birlikte dışa bağımlılığını düşürmeyi, mevcut alanlarını çok daha verimli bir şekilde değerlendirmelerini amaçlıyoruz.

Oğulcan: Bu konsepti bir site veya otel çapında kurguladığımız daha büyük yapılar da mevcut. Artık evlerin merkezinde sağlıklı üretim alanları oluşturmak mümkün. İnsanların tükettikleri ürünleri ortaklaşa üretmelerini sağlıyor, aynı zamanda günün stresinden kaçmalarına ve doğayla daha çok temas etmelerine imkân yaratıyoruz.

Doğal tarımda benimsediğiniz yöntemler nelerdir?

Oğulcan: Doğal tarım; kimyasal kullanmadan, GDO’suz doğal tohumlarla, ürünlerin sadece mevsiminde yetiştirilmesiyle yapılır. Mevsiminde üretmek, sağlıklı ve verimli bir üretimin ana parçasıdır. Doğal döngüyle uyumlu zamanlarda ekim yapmak, daha az enerjiyle daha sağlıklı ürünler yetiştirmeye olanak tanır. Mevsimlerin yanı sıra seçilen yerin mikro iklim koşulları ve altyapısı da hangi ürünlerin yetiştirileceği konusunda üretime yön verir. Biz farklı alanlarda farklı üretim tekniklerini benimsiyor, özellikle açık alanlarda permakültür üretim tekniklerinden faydalanıyoruz.

Özden: Günümüz şehirlerindeki yoğun insan nüfusunu sağlıklı ve erişebilir ürünlerle buluşturmak için farklı teknikler kullanmamız gerekli. Bazen bir yapının çatısında, bazen kapalı bir mekânda, bazen güneş sistemlerinin altında farklı üretim teknikleri uygulamamız gerekiyor. Bu kapsamda hidroponik ve melez üretim sistemlerinden de yararlanıyoruz.

 

Enerji verimliliği bu işin neresinde?

Oğulcan: Aslında tarıma ülkemizde sadece ürün yetiştirme gözüyle bakılıyor; oysa dünyada tarımsal üretimle enerji üretmek veya tarım alanlarında enerji tüketimini düşürmek, hatta çeşitli sistemlerle tüketimin çok daha üzerinde enerji üretmek adına çalışmalar yapılıyor. Çok basit yöntemlerle, az önce de vurguladığım gibi mesela, sezonuna göre ürün yetiştirerek bile enerji verimliliğini artırabilirsiniz.

Özden: Üretim alanlarımızı daha verimli kullanmak amacıyla güneş enerjisi panellerinin altında özel üretim teknikleri geliştirdiğimize değinmiştik. Böylece kendi tükettiğimiz enerjiden fazlasını üretebiliyoruz. Üstelik panellerin daha verimli işlemesine ve ürünlerin gelişmesine katkı sağlıyoruz.

 

Tarımda sürdürülebilirliğin ekosistemimizdeki işlevini tanımlar mısınız?

Oğulcan: Üretim sistemlerini sürdürülebilir ve doğaya uyumlu hâle getirmek, gelecekte var olabilmemiz için zorunlu; çünkü insanlık doğadan daha kırılgan. Her geçen gün kaynakları azalan bu dünyada doğayla iş birliği içerisinde olduğumuz teknikler, sürdürülebilir bir yaşama ulaşmada kilit rol üstleniyor.

 

Komşuköy’ün geleceğinde neler var?

Oğulcan: Komşuköy’de bizi heyecanlandıran birçok uygulama birer birer hayata geçiyor. Tarımsal üretimde çok farklı teknikler, teknolojiler, ihtiyaçlar ve iş modelleri var; ancak bunları bütünleştiren ve son kullanıcıyla buluşturan çok az sayıda firma bulunuyor. Bu uğurda çok emek verdiğimiz, hayata geçince tarımsal üretimde büyük katkıları olacağına inandığımız bir yazılımın geliştirme sürecindeyiz. En büyük hedefimiz, alanında dünyanın en iyi tarım sistemleri ve teknolojilerinin birleştiricisi olabilmek.

Özden: Projemiz tamamen sürdürülebilir yaşam alanları tasarlamanın bir parçası olarak İstanbul dışına da çıktı. Örneğin, Assos’ta yürüttüğümüz projede konut yerleşimleri ve bir otel tesisinin ortasında, yaşamla uyumlu olacak ve insanların ihtiyaçlarını karşılayacak bir tarımsal üretimi tasarlıyoruz. Planlamaları ve görsel tasarımı mülk sahipleriyle oluşturuyoruz. Proje hayata geçtiğinde insanların kendi ürünlerini ürettikleri, ailelerin ve çocukların doğayla iç içe olduğu, doğadan bir şeyler öğrenebildiği, tüm atıkları tekrar değerlendirebildiği, hatta enerjilerini bile kendi başlarına üretebildikleri bir yaşam alanı olacak. Yurt dışında da benzer projelere danışmanlıklar vermeye başladık.

Üretime ev ortamında başlamak isteyenlere tavsiyeleriniz olur mu?

Oğulcan: Öncelikle mevcut alanınızda ne üretmek istediğiniz, bu ürünlerle hangi sıklıkla, neler yapmak istediğinizi hayal edin. Sonrasında yerinizin mevcut alt yapısı, büyüklüğü, güneşlenme yapısı ve mikro iklim koşullarını hesaplayarak mini bir üretim alanı geliştirebilirsiniz.

Özden: Toplum olarak genelde hemen sonuca odaklanıyoruz. Bu tarz üretimin büyüğü veya küçüğü olmaz; üretimin uzun soluklu ve verimli olması için bir planlama yapmak çok önemli. En basitinden tek tek saksılarda başlayabilir, kullanım ve vakit ayırma alışkanlıklarınıza göre modelinizi kademeli olarak büyütebilirsiniz. Kesinlikle önereceğimiz, hem zihin hem beden sağlığına faydalı bir deneme olur.

 

Ülkemizi yasa boğan depremlerde tarım alanları da yok oldu. Bu konuda bir destek sürecine katıldınız mı?

Özden: Ne yazık ki büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Ülkece herkes elinden gelenin en fazlasını yapmaya özen gösteriyor. Biz de en hızlı çözüm olarak yıllar içerisinde en büyük sermayemiz konumuna gelen internet sitesi trafiğimizi 3 ay süreyle deprem bölgesindeki yerel üreticilerin kanallarına yönlendirdik.

Oğulcan: Bu zor günlerde deprem bölgesindeki üreticilerin satışlarına katkımız olduysa ne mutlu bizlere. Derin üzüntümüzü faydaya dönüştürmek en büyük arzumuz.

 

Profesyonel hayatınıza Bilkent altyapınızın etkisi oldu mu?

Oğulcan: Bilkent, saygın bir eğitim kurumu olması yanında bize iş hayatının belki de en önemli dinamiğini kazandırdı: özgüven!

Özden: İş ve sosyal yaşamımızda birikimimize güvenen, bunu ifade etmekten korkmayan, cesur girişimciler olduysak, üniversite yıllarında edindiğimiz özelliklerin bunda büyük payı var